Yaklaşık 35 yıllık kamu yöneticisi İlkadım Kaymakamı Ahmet Narinoğlu, "Girdiğim her evbaba evim, karşılaştığım her insan akrabam gibiHalk kendisinden birinin kendisi yönettiğini anlamalı. Bu nedenle halka hesap vermeyi çok önemsiyorum" diyor.Andırın Ortaokulu'nun çamurlu yollarından Mülkiye'ye uzanan eğitim hayatı sonrası, 12 Eylül'ün tam ortasındabaşlayan kamu hizmetini İlkadım Kaymakamı olarak sürdüren Ahmet Narinoğlu, "Anadolu, tıpkı doğduğum ilçem gibi her alanda kalkınmaya muhtaçtı. Hep bu kalkınma rüyasının peşinde koştum" diyor.
BİR GÜN, HARMAN ZAMANI!.. Bu haftaki söyleşimizin konuğu İlkadım Kaymakamı Ahmet Narinoğlu, uzun yıllara dayanan kamu yöneticiliğinebakışını kısaca böyle özetliyor. Kahramanmaraş'ın Andırın İlçesi'nin şirin bir köyünde dünyaya gelen Narinoğlu,gerçek doğum tarihini hiç öğrenememiş. "Doğum tarihlerinin mevsimlerin, güncel olayların hatırlanması üzerineyazıldığı dönemlerdi o zamanlar. Rahmetli anneme sordum doğum günümü, (dayının evlendiği zaman) dedi.Dayıma sordum, (askere gidip geldiğim yıl) dedi. 1954'te gitmiş, 2 yıl askerlik yapmış. Nisan ve mayıs aylarıharman zamanı. Nüfus müdürü de 04.04.1956 diye yazıvermiş doğum tarihimi nüfus kaydıma. Burcumu bilmemmesela. Beni tanıyanlar 3-4 burcun özelliğini taşıdığımı söylerler" sözleriyle anlatıyor bu durumu Narinoğlu.
ŞUUR ALTINDA KALAN GELİŞMİŞLİK Çamurlu yolları çiğneyerek gittiği Andırın Ortaokulu, ardından Kahramanmaraş Lisesi ve dönemin en popüler, enönemli yüksek eğitim kurumu Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi. 'Benim Hikayem' adı altında şu şekildeaktarıyor Narinoğlu bu süreci:"...Gaz lambaları altında, masasız ders çalışırdık. . İşte akan sular, parlayan lambalar, çalışan yollar,işleyen makineler isteği, o günlerin geri kalmışlığında adını ve tanımını yapamadan içimde kalanboşluklardı. Kaymakamlık yıllarında ilçelerde yatırım yaparken şuur altımda kalan gelişmiş Andırınınözlemini, boşluğunu dolduruyordum. Kahramanmaraş’ ta lise eğitimi Türkiye siyasetinindalgalandığı, toplumun ayrışarak çatışmaya başladığı yıllar. O dönemde açıklanan develüasyonsonucu pahalılığın değerlerimizi yozlaştırmaya başladığını kendimce anlıyordum. Ekmek davasıuğruna köyler boşalarak şehre doluyordu. Toplumda insanlar ya bir tarafa itiliyor veya bir taraftasayılıyordu. O yıllarda bu hareketlerin dayatma olduğunu, toplumumuzun iç dinamiklerinin sonucuolmadığını anlıyordum. Ve bir tarafta değil, milletimizin değerlerinin yanındaydım. Ayakta kalmanındeğerlerimize sarılmaktan geçtiğini biliyordum.
TÜRKİYE'Yİ YÖNETEN MÜLKİYE!.. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi eğitimde, kendimi işlemede son noktaydı. (Buradanlider yetişmez lider özellikleri olanlar işlenir) diyorlardı. Fakülte, liseyi bitiren her Türk gencininistediği yerdi. O yıllarda 'Siyasal Bilgiler' fırtınası esiyordu. Kendim tıp dahil her yere puanım tuttuğuhalde siyasal bilgileri istedim. Türkiye’yi mülkiye yönetiyor tezi, gençlerde siyasal hareketlerinliderliğini üstlenmek şeklinde anlaşılıyordu. Gerçekten de Siyasal Bilgiler Fakültesi hep baştaoynuyordu."Narinoğlu, 22 Şubat 1979 yılında memuriyet görevine başladı. Adana Maiyet Memurluğu, hemenardından Şefaatli Kaymakam Vekilliği. "Bir hiç uğruna günde 20 gencin öldüğü dönemlerdi. Ogünlerin acılarını birebir yaşadık. Anarşi, terör... Ben ise daima aklı selimden yanaydım. Orta yolututuyordum. Kamu yöneticisi olarak sorumluluğumuz büyüktü. Evden 2 gündür çıkamadığı içinekmek alamayan insan bile bizden medet umuyordu. Kurtarılmış bölgeler oluşturulmuştu. Ardındansıkıyönetim.
"İÇİNDE 'HALK OLMAYAN' YÖNETİM O günlere ve daha sonrakı sıkıyönetim dönemlerine dair, "Toplumun sahipsiz bırakıldığı bir devre"değerlendirmesini yapıyor Ahmet Narinoğlu, Toplumun ekonomik anlamda kendi geleceğini kuramaz hale geldiğibir dönem. Siyasetin ise tamamen yasaklandığı. Böyle bir dönemde hem kaymakam hem belediye başkanlığıyaptığını hatırlatan Narinoğlu, "Bir açıdan baktığınızda devletle yerel yönetim birleşmiş, otorite tek eldetoplanmıştı. Ama içinde halk yoktu, toplum yoktu. Belediye başkanıyız aynı zamanda, (hangi yatırım doğru, hangiyatırım gerekli) diye birbirimize sorardık ama içinde halk yoktu. Normal değildi böyle bir yönetim" diyor.
EŞİM, BAŞARIMIN İSİMSİZ KAHRAMANI 1981 yılında nişanlardı Nesrin hanımla ve 1983 yılında da evlendi. Nesrin hanım, Türkiye'nin ilk kadın milli eğitimmüdürü Dane Carıllı'nın kızıydı. Ahmet Narinoğlu, "Anadolu kültürünün kentlerde, kasabalarda egemen olduğu birdönemdi. Biz de, güvendiğimiz insanlar aracılığıyla, görücü usülüyle evlendik. Günü gelmişti. Mesleğe girmiş, ayrıbir evimiz olmuştu. Aile yuvasının kutsallığına inanarak evlendim. Yuvayı yapan kuş benzetmesi benim tamgerçeğim oldu. Eşim başarılarımın, çabalarımın arkasında isimsiz bir kahraman olarak gizlendi. Çocuklarımı ailesıcaklığı içinde büyütmek nasip oldu" sözleriyle anlatıyor evlilik sürecini.
'GEZİCİ MEMURİYET' VE ÇOCUKLAR İki çocukları dünyaya geldi. 1986 yılında Aykut, 1988 yılında Burak dünyaya geldi. Liseyi bitirene kadar 5 okuldeğiştirdi Aykut ve Burak. Narinoğlu, "Bizim gibi gezici memuriyet yapanların çocukları, çok gezdikleri içinarkadaşlık, akrabalık, yerlilik duygularında zorlanıyorlar. Bu nedenle üzerlerine çok düştük. Eşimin yanısıra son 15yılını bizimle geçiren, geçen yıl ağustos ayında hayatını kaybettiğimiz, bugün de özlemle andığımız kayınvalidem,Türkiye'nin ilk kadın milli eğitim müdürü Dane Carıllı'nın da çocuklarımızın eğitiminde büyük rolü oldu.Kayınvalidemin eğitim kapasitesi, Osmanlı'dan gelen aile kültürü hepimize yansıdı. Mazbut aile yaşantımızda onunda büyük katkısı oldu" diyor.KÖY KENTTEN ŞEHİR HAYATINAAykut ve Burak, babaları gibi 'gezici meslek' istemediler. Aykut iki fakülte, mimarlık ve inşaatı bitirirken Burakeczacılıktan mezun oldu. Halen ikisi de İstanbul'da mesleklerini yapıyor. Oğullarıyla gurur duyan KaymakamNarinoğlu, "Ne gezici, ne sosyal bir mesleği istemediler haklı olarak. Ayrıca kentte yaşamayı tercih ettiler. BenAdana'da ilk göreve başladığım zaman bir rüyam vardı ve bunu gerçekleştirmek istiyordum. Köy kentten şehirhayatına geçmeyi, kentli yaşamın doğasını yaşatmayı hedeflemiştim. Bunun için çalışacak, mücadele edecektim.Siyasal Bilgiler'de okurken bir hocamız, sene 1975'ti, (2 binli yılların yöneticisi olacaksınız. Nüfusün yüzde 80'ikentlerde yaşayacak. Kendinizi buna göre yetiştirin) demişti. Bugün gelinen nokta ortada. Bizler de kentliyöneticiyiz artık" diye konuşuyor.
HESAP VERMEYİ ÖNEMSİYORUM İlkadım'a atandığında, Samsun'un merkezinde görev yapacağını, yine 'kent yöneticisi' olacağını anladığını söyleyenNarinoğlu, "Adana'da vali yardımcılığı, İstanbul Kağıthane'de kaymakam olarak 10 yıllık bir kent yöneticiliğibirikimim vardı zaten. İlkadım'a geldiğimde de büyük bir kent gördüm" derken, ilginç bir tespitte de bulunuyorkamu yöneticiliğiyle ilgili olarak: Bizler kamu ile halkımız arasında köprüyüz, bu nedenle fedakar olmalıyız. Yenigelen bir yöneticiye sorulur hep, (memlekete alıştınız mı) diye. Oysa bu soruyu tersine çevirmemiz lazım. (Ey halk,gelen yöneticiyi sevdiniz mi, memnun musunuz, size faydalı mı) diye sormak lazım. Bu aynı zamanda halka hesapverirlik demek. Çünkü halka hesap vermeyi önemsiyorum. Toplum bizden hizmet alırken en çok önem verdiği şeyaslında aldığı hizmet değil, gördüğü muameledir. Bu nedenle de memnuniyet araştırmaları yaptırıyorum.
İŞSİZ, MESLEKSİZ, EĞİTİMSİZ GENÇLER Ahmet Narinoğlu ile birlikte İlkadım Kaymakamlığı bir çok projeye sahip oldu. Sektörel ve AB destekli projelerarasında en önemlisi ise 'Gençlik Projesi.' Kamuoyundan da büyük ilgi gören projeyle ilgili olarak çalışmalarınıaralıksız sürdüren Narinoğlu, "Halkla, sivil toplum örgütleryle, özel sektörle yaptığımız think tank toplantılarda (enacil sorununuz nedir, en acil tehdit alanınızı ne oluşturuyor) diye sorduk. (Gençlik) yanıtı çıktı karşımıza. Bugünörgüt eğitimde olmayan 7 bin civarında genç var bu ilçede. 3 bine yakın da çalışan genç. 18 yaşın altında 10 bininsan yaşıyor İlkadım'da. Bunların çoğu işsiz, mesleksiz, eğitimsiz, gelir kaynaklarından mahrum. Günlük 1-2 liralıkharçlıklarla idare ediyorlar. Bir başka boyutu güvenlik ve emniyet. Suç, suçluluk oranı artıyor sürekli. Gençliksorunu toplumun sorunu. Onlara iş, eğitim imkanı sağlamak, onurlu bir yaşam sunmak zorundayız. Biz bununönderliğine soyundu. Esnaf odaları, sivil toplum kuruluşları, iş adamları, üniversitemiz, hep birlikte bu sorununüstesinden gelmeliyiz" diye sıralıyor düşüncelerini.
KÜLTÜR, SANAT ALANINDA EKSİKLİK VAR Kitap okumayı, sinema ve tiyatroyu çok seven Ahmet Narinoğlu'nun ilginç iki hobisi de 'avcılık ve tespitkolleksiyonculuğu'.... Özellikle avcılığı doğaya olan düşkünlüğü ile anlatıyor ve, "Avcılığı öldürmek amacıyla değilspor ve doğa aşkıyla yapıorum. Av bahanesiyle 20-25 kilometre yürürsünüz" diyor. Kızılırmak Deltası'na henüzgidememiş olmanın sıkıntısını yaşayan Narinoğlu, bir an önce bahar aylarının gelmesini bekliyor. AhmetNarinoğlu'na göre İlkadım İlçesi'nde kültür ve sanat faaliyetleri yetersiz. Narinoğlu, "Bu anlamda İlkadım bugünkü noktadan çok daha ileride olmalı. Kentin geneline bakarsınız fuar ve kongre merkezinin acil birihtiyaç olduğu görülüyor. Ciddi bir sağlık turizmi potansiyeli var ve bu da konaklama ihtiyacını da beraberindegetiriyor. Samsun'da bu yöndeki açıkların giderilmesi amacıyla önemli adımlar atıldığını görmek sevindirici amaözellikle kültür ve sanat alanında daha çok yatırıma ihtiyaç var" diye konuşuyor.
'BİZ GELMEDİK KAVGA İÇİN... "Ahmet Narinoğlu, söyleşimizin son bölümünde yönetim felsefesini, "Doğayı kucaklamış, çevreyi korumuş, yaşamkalitesini artırmış, güvenilir, gelişmiş, görüntü olarak kavgadan uzak, kirlilikten uzak, alternatif sanayi politikasıbelirlenmiş, yerleşim yerleri belli olmuş, belediye hizmetleri için üreten, geliştiren, yaşatan, eğlendiren, koruyan biryönetim" sözleriyle özetliyor ve Yunus Emre'nin unutulmaz dizesiyle, noktayı koyuyor:"..Biz gelmedik kavga için bizim işimiz sevgi için.." |
|
|
|