Masadakiler kendi tespihlerini tanıtıyor, cinsini söylüyor, yerini, memleketini, anlatıyorlar.
Memleketleri; İran’dan, Polonya’dan, Almanya’dan.Cinsleri; Kehribar, Koka, Oltu taşı, Lüle taşı, Sedef, İnci…
Birkaç masa tespih tamircilerine ayrılmış. Diziyorlar, ipini değiştiriyorlar, başına gümüşten, ipten işlemeli topuz takıyorlar. Eksik taneleri olan varsa benzerini bulmaya çalışıyorlar. Başta olanlarda ya tamirdeki tespihi bekliyor, veya seyrediyor.
Her masa etrafındakiler benzer iş yapsalar da, manzaraları farklı. Hangisine baksanız iş yapanlar, sohbet edenler, susarak göz nuru el emeği dökenler. Burada hem çalışma, hem sohbet, hem öğrenme, hem yardımlaşma, hem de zaman geçirme var.
Burası Samsunun tespih borsası imiş. Tespih alıp satanlar, onu seyredenler. Hele biri yeni bir tespih ( burada en eski bir tespihi yeni gördüklerinde ona yeni diyorlar) geldi mi hemen ele alıp inceleyenler.
Biz de selam, hoşbeşten sonra öyle yaptık. Masadaki her tespih bize göre yeni olduğundan ele alarak incelemeye başladık.
Masaları dolaştık. Her masadan bilgi almak, o ortama uymak, izlemek heyecanlı bir yolculuk gibiydi.
Samsunun tespih borsası dedikleri yer küçücük , eski bir kahvehane gibi olsa da içerde ne zenginlikler, ne üretimler, ne ticaretler dönüyor. Orta yaş üstü, çoğu emekli veya emektar insanların doldurduğu kahvehane borsahanenin ötesinde sohbethane.
En çok buna katıldım. Sohbete. Sohbetin sadeliğine, doluluğuna, seviyesine. Sohbeti kelimeler ele verir. Bizden kelimeler, düzgün cümleler, nazik ifadeler.
Şöyle hoş bir sohbet özleyenler, tespihçiliğe merak duyanlar,İnsanımızla diz dize oturmak isteyenlere tam aradıkları yer.
Sık sık gitmekliğe, kendime söz veriyorum. |
|
|